4 Mayıs 2018 Cuma

dergi

lisede leman dergisini alıp, nihat genç okumaya başladığımda kendimi büyük adam olacakmışım gibi hissetmiştim. ömrünün belirli bir dönemini muhafazakarlık ile beslenerek geçiren bir adam için çok fazla isyan beslemeye başlamıştım içimde ve çoğunlukla susmayı tercih eden birisi için çok fazla olumsuz şey  düşünmeye başlamıştım. düşünmek her zaman, bir yerde bir konuşmak doğurur. o yüzden tehlikelidir düşünmek. şimdi düşünüyorum ve hatırlıyorum. istersem genelde hatırlıyorum. babam o sıralar bir fabrikada şefti ve ben bir bey olmak istiyordum. babama müdür olmak için ne yapmam lazım dediğim günden beri aklıma koyduğum mühendislik fikrini ömrüm boyunca büyüterek, sıfatımı söylemeye de her daim utanarak yaşadım ama en nihayetinde bey oldum.

her insanın bir konfor alanı var. yoksa delirir insan. benimki de bu işte, yazmak. askerde de yazdım, canım sıkılırken de yazdım, acı çekerken de yazdım ama hep yalnızken yazdım. madden. yalnızken yazdım. her gün yazdığım da oldu, her ay yazdığım da ama bu denli uzun süre yazmadığım hiç olmamıştı. hayatım boyunca yaptığım belirli belirsiz her şeye güvendim. kendimi iyi hissettiğim her şeye tutundum. yazıma da öyle güvenmiyorum işte, kendimce. ve şükür bir göz biliyorum okuyacak ve anlayacak. sevmesi kendinden.

muhakkak yazmamamın bir sebebi var, her şeyin böyle olmasının ve sürmesinin de olduğu gibi. bu satırları hayatımın en çok yazdığım şehrinde yazmam gibi her şeyin bir sebebi var. buraya tekrar gelmem gibi ve tek başıma gelmemem gibi. benim için yıllarca örülmüş, önüme sunulmuş ve daima verilebilecek en büyük, en güçlü emek sunularak bezenmiş hayatımı kendi karakterimle dengelemeye çalışarak geldim buraya. ve evet attığım her adımın, okuduğum her yazının, düşündüğüm her şeyin önemini görüyorum şimdi. en çok korktuğum, en çok yalnız kaldığım, en çok yaşamak istediğim yerdeyim  şimdi ve bunun da sebebi var.

uzun süredir okumuyorum ve hep övündüğüm beynimi çok kullanmıyorum. ayrıntıları gizliden düşünüyorum. sorgulamıyorum, karşı çıkmıyorum, yanlışları daha sakin görüyorum. kendime saklıyorum. ama hep bir şeyleri değiştirebileceğime inanıyorum. yaradana soruyorum; bu duygu beni neden hiç terk etmiyor? geçiyorum.

öyle rahatsızım ki okumayı bırakmaktan, kendime konfor alanı yaratabileceğim her anımda daha çok düşünmememi sağlayacak şeylere yönelmekten ve hep gülebilmekten. öyle rahatsızım.

işte elime leman'ı aldığım o günden beri hep basit bir adam olmamak için, hep biraz da anlaşılamamak için uğraştım. o gün kendimi farklı hissediyordum. babamın sözünden çıkmıştım ilk kez ve kendimi güçlü hissediyordum. o gün bugündür kendimi hep güçlü hissettim. yapılabilecek çoğu şeyi yaptım, tüm duygularımı çocuk gibi yaşadım. herkese çok büyükmüşüm gibi baktım. bir bilgeymişim gibi sustum. bir üstatmışım gibi anlattım bildiğim ne varsa. hep hevesli oldum. ama hep. şimdi yazı yazmaya başladığım yerdeyim. huzurlu olabildiğim bir konumum var. zaman zaman bana bey diyorlar. zaman zaman bana bey diyenleri kolluyorum. kendimi öyle iyi hissediyorum. bir şeyleri değiştiriyorum. onlara bey demeleri gerekirmiş gibi davranmıyorum. birilerini beni bey olduğum için sevmediklerini hissediyorum. ve yetkin olmak istediğim şeyi yapıyorum. yine, yeniden, her zamanki gibi hak ettiğimi yaşayamadığımı düşünüyorum. mukafatımı alamadığımı düşünüyorum. bir insan bu kadar çok hak etmediğini düşündüğü şeyi yaşarken hak etmemiş olabileceğini olasılığını da cebinde tutmalı. ve muhakkak, senin, benim gibilerin daha çok gördüğü o sınavlar. sebebini bilsen de kabul edemediğin şeyler. işte o dergiyi okuduğundan beri sorduğun, sormaya korktuğun o şeyler. sorgulamanı durduğun şeyler işte. ama inanıyorsun. soruları sorduğun görüyor ve sen uğraşıyorsun. siz uğraşıyorsunuz. zehra seni çektiği için, seni okumak için beklediği için bile malum şeyleri icra etmeyi hak etmiyor mu?

bak eren, uğraşıyorsun. uğraştırıyorsun. basit oldun mu? basit olmamaya çalışıyorsun. emek, ekmek, devrimcilerin hayatlarıymış gibi savundukları her şeyi de devrimci olmadan öyleymiş gibi sağlıyorsun. bey oluyorsun, onlar gibi bey olmadan. insanın içi rahatsa, kötü şeyler yazmak için girdiği sayfayı hep böyle bitiriyor. tecrübeyle sabittir. yazacaklar hiç bitmez, hayat bitmez.

bekleyene. beklettiklerimle. -yarın erken kalkacağım endişesine düşmeden. belki bunu yazmak bile bir endişedir. bak hala düşünüyorsun. ne mutlu.-




2 yorum:

Son Yarım Bırakıcı dedi ki...

"bey/hanım" olmak taşımasıçok ağır bi o kadar da guru verici birşey olmalı ama insan gurur duymaktan bile utanabiliyor sanırım bazen olsun dünyayı da utanan insanlar kurtaracak zaten senin adına,benim adıma,onun adına;herkes adına utanmak gerek bi şarkı sözü var duymuşsundur belki "utan utan utanmayan insan olur mu lan altın bir madalyon gibi taşınmalı vicdan" diye o misal yani yazından makam,rütbe vb şeylere ulaşınca aslında pek de aşağıdan göründüğü gibi büyük birşey olmadığını anladım sanırım belkide daha fazlasını anladım ama dilime gelen bunlar sadece herkes kendine göre bi pay alıp çekiliyor işte neyse ruhuna sağlık sağlam bi katarsis olmuş.

Eren dedi ki...

yani gurur duymak isteyen duyar tabii ama geldiğim noktada benim için pek bir şey ifade etmiyor açıkcası. o yüzden aynen hiç büyük değil. eyvallah, çok teşekkür ettim..