13 Temmuz 2015 Pazartesi

Kek

Telefonumdan ilk kez yazı yazıyorum bloga ve ilk kez birisinin yaptığı kek ile sahurumu bir tekli koltukta yaptığım gecenin ertesinde yapıyorum bunu. İstersen ilk kez bir şeyler yapmak hala mümkün.

On üç yaşında tanışsaydık ayıp olurdu diye düşünüyorum. Yirmili yaşların başında da çok maldım ve çirkin. Hoş şu an da yanında sırıtıyor olabilirim ama senin açından bakınca ben bile idare ediyorum. Yani yaşamalıymışsın benden ziyade,  inanıyorsak bir şeylere muhakkak sebebi vardır.

Bir kek kokusunun özlemi yazdırdı bunları bana. Elime sinen deniz mavisinin kokusu olduğunu sen anla. Sabahlara kadar beyaz düşüncelerin kıyısında bilgece konuşmak bir tek sana yakışıyor. Benim geveze halim sen olmadığında. Sen benim dinginliğimsin anla. Aslında anlıyorsun da,  sadece kızgınken bu sana ilgisizlik gibi geliyor bazen. Kırgınlık da yakışıyor ne yalan söyleyeyim. Yani demem o ki;  kendini her daim yorgun hissetmiş bir adamın hasretini gidermesini anla.

Her sabah işe girebilmek için kimlik veriyorum. Bunun neden kimlik değil de ehliyet olduğunu anla. Her sabah aynı çocuk gülüşüne şükretmenin verdiği ağırlık, ya yetemezsem korkusu ve deniz mavisi. Anla.

Bu ramazan da ayrı not edilsin bir kenara. En fazla bir tane daha.

Kek güzeldi. Damla çikolatayı seveli bir sene oldu, kediyi de. Ya seni?