Otobüste sahur yaptıktan sonra bir yazı yazmıştım. Şimdi ise daha konforlu bir yerde, altı saatlik yolculuğumu başlatmak için beklerken yazıyorum. Demin bu yazıyı yazabilmek adına yalan söyledim. Bu yazı için biraz erken kalktım, sabah twittera bile bakmadım. Bunların ne demek olduğunu anlarsın.
İnsan, hayatı sıradan ve düzgünken bile içinde bulunduğu anın ulaşabileceği güzel noktalardan birisi olduğunu düşünür. Ben şimdi, yalnızlıktan deli gibi korkan bir adam olarak, kendimi bayağı uzak hissederken yazıyorum bunları.
En kötü anında bile çıkar yolu bulmak girişimlerim olmuştu ama en kötü anımda bile o an için yine de güzel diyebildiğim olmamıştı. İnsan böyle bir zamanda anlar bence aslolanı. Çıkış mı lazım yoksa zaman mı? Yahut sadece hareket etmek mi?
Ben şimdi yalnızlıktan deli gibi korkan bir adam olarak, yalnızlığı değil de bir gün olmama korkusunu düşünüyorum. Anlıyorum seni, insan neden korkarmış asıl olarak anlıyorum. Bir korkumu yenmek için daha büyük bir korku olmalıymış anlıyorum. Yani artık pek yalnızlıktan korkmuyorum. Bu sabah ve benzer diğer tüm sabahlar daha iyi anlıyorum; hep söylediğim gibi hayat bir şekilde devam eder ama bu sabahların benzeri olmayan, Eylül sabahı gibi olan sabahlar gibi devam edemez. Senden ötesi yok ve ben başka bir yol aramıyorum. Yalın ayak, koşarak hep beklediğim yola korkmadan çıkıyorum. Evet sensizlik korkutucu, sen o yüzden bu kadar güzelsin.
Herkes olmayabilirdi bir kaç sene önceye kadar ama şimdi senin olmama olasılığın, annemi pazarda kaybettiğim güne götürüyor beni. Her çocuğun anlatırken güldüğü ama hala daha düşününce irkildiği bir anısı vardır. Bir yirmi sene sonra benzer bir anıya gülemem. Ben şu an yirmi beş yaşındayım.
Günümüze gelince; senin ve dolayısıyla benim hiç sevmediğm malum sıcakların ortasında beş saniyelik bir yağmur yağması benim malum şarkıyı hatırlamam için değil de neden? -Eren her şeye anlam yükleme- Yine de gözlerim dolu dolu oldu, pek iyi bir dönemden geçtiğim söylenemez.
Sonrasında gelen y harfi eksik şiir. Nereye mi gidilebilir? Her sinir harbinin bir saat sonrasına. Yani diğer pazara çıkışlarda etrafta insan olmasa bile annenin elini son kez tutuyormuşsun yahut bırakırsan ölecekmişsin gibi davrandığın ana gidilir.
Bu yazıyı Kartal, Maltepe ve trafikte yazdım. Aklımda hep dün attığım şarkı. Param olsaydı bugün sana çiçek alırdım. Hayatımda ikinci kez. Anlardın. Fakat Manisa'da kebap yemek daha güzel bir intihar şekli olarak geldi gözüme.
Günaydın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder